ÖZET:
- CMK'nın 140. maddesinde " somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi halinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir" hükmüne yer verilmiş olup, buna göre; sanıkların bulunduğu ikamette elde edilen görüntülerin delil olarak değerlendirilemesi mümkün değildir.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/3744 E. 2022/6077 K. |
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
1- CMK'nın 140. maddesinde " somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi halinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir" hükmüne yer verildiği, buna göre; sanıkların bulunduğu ikamette elde edilen görüntülerin delil olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmakla, suç tarihi itibarıyla CMK 139. madde anlamında gizli soruşturmacı görevlendirmesi ancak örgütlü suçlarda mümkün ise de; suçun sübutunun tespiti için gizli soruşturmacıların delil toplama yetkisi bulunan adli kolluk görevlisi olup olmadıkları belirlendikten sonra,
a) Alıcı görevlilerin adli kolluk görevlisi olmadığının tespiti halinde "suçu ve faili belirleme, suçla ilgili delilleri toplama" konusunda faaliyette bulunamayacaklarından bu yöntemle elde edilen bilgilerin delil olarak değerlendirilemeyeceğinin gözetilmemesi,
b) Alıcı görevliler adli kolluk görevlisi ise, alıcı görevli sıfatıyla duruşmada tanık olarak dinlenip sanıkların savunmaları ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun ve TCK'nın 192/3. maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerekirken, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması,
2- CMK'nın 150/3. maddesi gereğince "alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır." şeklindeki düzenleme karşısında, suç tarihi itibarıyla sanık ...'in üzerine atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun cezasının alt sınırı itibarıyla zorunlu müdafii tayininin gerekmediği, ancak 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile TCK'nın 188/3. maddesinde yapılan değişiklikle hapis cezasının alt sınırının on yıl hapis cezası olarak değiştirildiği, savunmanın alındığı 24/03/2015 tarihinde 6545 sayılı Kanun'un yürürlükte bulunduğu ve CMK'nın 150. maddesi uyarınca uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun cezasının alt sınırı itibarıyla zorunlu müdafii tayininin gerektirdiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilerek sanığın savunma hakkının kısıtlanması,
3- Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve 7242 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından sanıkların durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafii ile sanık ...'in temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, 11/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.